180. Makale - Elveda Konuşması

   
   Paragraph Numbers: On | Off
Yazıcı uyumluYazıcı uyumlu

Urantia’nın Kitabı

180. Makale

Elveda Konuşması

180:0.1 (1944.1) SON AKŞAM YEMEĞİ’nin sonunda Mezmur’un beraberce söylenmesinin ardından havariler, İsa’nın doğrudan bir biçimde kampa geri dönme arzusu duyduğunu düşünmüştü; ancak İsa, onların oturmaya devam etmelerine işaret etti. Üstün şunu söyledi:

180:0.2 (1944.2) “Benim sizleri sepet veya kese olmadan göndermiş olduğumu ve hatta ilave hiçbir kıyafeti almamanızı tavsiye etmiş bulunduğumu iyi hatırlamaktasınız. Ve, hepiniz, sizlerin hiçbir şeyden yoksun olmadığınızı oldukça iyi hatırlayacaksınız. Ancak, şimdi sizler sıkıntılı zamanlara geldiniz. Artık sizler kalabalıkların iyi idaresine dayanamamaktasınız. Bundan böyle, her kim bir sepete sahipse, onun beraberinde almasına izin verin. Sizler bu müjdeyi duyurmak için dünyaya açıldığınızda, kendinizi desteklemek için düşündüğünüz en iyi şeyi yapın. Ben sizlere huzuru getirmek için gelmiş bulunmaktayım, ancak huzur bir süreliğine ortaya çıkmayacak.

180:0.3 (1944.3) “Şimdi İnsan Evladı’nın yüceltilme vakti gelmiştir; ve, Baba, benim içimde yüceltilecektir. Arkadaşlarım, ben sizlerle yalnızca biraz daha uzun bir süre boyunca birlikte olacağım. Yakın bir süre içinde sizler beni arayacaksınız ama bulamayacaksınız; zira, ben, sizlerin, bu an içinde, gelemeyeceğiniz olan bir yere gideceğim. Ancak, sizler, şu an içinde benim bitirmiş olduğum gibi, çabalarınızı yeryüzü üzerinde bitirdiğinizde, tam da benim şimdi Babama gitmeye hazırlandığım gibi bana geleceksiniz. Çok kısa bir süre içinde sizlerden ayrılacağım, artık sizler beni yeryüzü üzerinde göremeyeceksiniz; ancak, sizler gelecek çağda, Babamın bana vermiş olduğu krallığa yükseldiğinizde beni göreceksiniz.”

1. Yeni Emir

180:1.1 (1944.4) Resmi olmayan birkaç dakikalık konuşmadan sonra, İsa ayağa kalkıp şunu söyledi: “Ben sizler için, birbirinize nasıl hizmet etmeye gönüllü olmanıza dair bir hikâye anlattığımda, sizlere yeni bir emirde bulunma arzusu taşıdığımı söyledim; ve, ben bunu şimdi sizlerden ayrılmak üzere olurken gerçekleştirmek istiyorum. Sizler, birbirinizi derinden sevmenizi emreden emri oldukça iyi bilmektesiniz; komşunuzu tıpkı kendiniz gibi derinden sevmeniz gerektiğini. Ancak, ben, çocuklarımın içten sadakatinden bile tamamiyle yetinmemekteyim. Ben sizlerden, inanan kardeşliğin krallığında derin sevginin daha da büyük eylemlerini gerçekleştirmenizi istemekteyim. Ve, böylece, ben sizlere bu yeni emri vermekteyim: Birbirinizi benim sizleri derinden sevdiğim gibi sevin. Ve, böylece, insanların tümü, eğer sizler birbirinizi bu şekilde derinden severseniz, sizlerin benim takipçilerim olduğunuzu bileceklerdir.”

180:1.2 (1944.5) “Ben sizlere bu yeni emri verdiğimde, ruhlarınıza herhangi yeni bir ağırlığı yüklememekteyim; bunun yerine, ben, sizlere yeni neşeyi getirmekte olup, sizler için, bahşedilmiş haldeki kalbinizin akran insanlara duyduğu şefkatin derin hazlarının bilincinde, yeni arzuları deneyimlemenizi mümkün kılmaktayım. Ben, sizler ve akran fanileriniz üzerine olan şefkatimin bahşedilişinde, her ne kadar dışa dönük kederlerden geçiyor olsam da, olabilecek en yüksek düzeydeki neşeyi deneyimlemek üzereyim.

180:1.3 (1944.6) “Ben sizleri birbirlerinizi derinden sevmeye, hatta benim sizleri derinden sevegeldiğim gibi, davet ettiğimde, sizler karşısında gerçek şefkatin en yüksek ölçüsünü tutmaktayım; zira, hiçbir insan bundan daha fazla büyük sevgiye sahip olamaz: arkadaşları için kendi yaşamını verebilecek oluşundan. Ve, sizler benim arkadaşlarımsınız; sizler, sizlere öğretmiş olduğum şeyi yapmaya yalnızca gönüllü olduğunuz sürece benim arkadaşlarım olarak kalmaya devam edeceksiniz. Sizler beni Üstün olarak çağırdınız; ancak, ben sizleri hizmetçiler olarak çağırmamaktayım. Eğer sizler yalnızca birbirinizi benim sizleri derinden sevmiş olduğum gibi sevecek olursanız, benim arkadaşlarım olacaksınız ve ben sizlere her zaman Baba’nın bana açığa çıkarmış olduğu şeyi söyleyeceğim.

180:1.4 (1945.1) “Sizler yalnızca beni seçmediniz; ben aynı zamanda sizleri seçmiş bulunmaktayım; ve, ben sizlere, aranızda yaşadığım ve Baba’yı sizlere açığa çıkardığım gibi, akranlarınıza derin sevgi hizmetinin meyvesini vermek için gitmenizi emretmiş bulunmaktayım. Hem Baba hem de ben sizlerle birlikte emek vermekteyiz; ve, sizler, yalnızca, benim sizleri derinden sevdiğim gibi, birbirlerinizi derinden sevme emrine uyacak olursanız neşenin kutsal bütünlüğünü deneyimleyeceksiniz.”

180:1.5 (1945.2) Eğer sizler Üstün’ün neşesini paylaşacak olursanız, onun derin sevgisini paylaşmak zorundasınız. Ve, onun derin sevgisini paylaşmak demek onun hizmetini paylaşmak demektir. Derin sevginin bu türden bir deneyimi sizleri bu dünyanın zorluklarından kurtarmamaktadır; o yeni bir dünya yaratmamaktadır; ancak o oldukça kesin bir biçimde eski dünyayı yeni hale getirmektedir.

180:1.6 (1945.3) Aklınızda tutun: İsa’nın talep etmiş olduğu şey sadakattir, feda değildir. Feda bilinci, bu türden derin bir sevgi hizmetini en yüksek düzeydeki bir neşeye dönüştürecek olan tamamiyle içten şefkatin yokluğuna işaret etmektedir. Görev düşüncesi, sizlerin hizmetkâr akılda bulunuşunuza, böylece sizlerin, hizmetinizi bir arkadaş olarak ve bir arkadaş için gerçekleştirmenizden duyulacak çok büyük heyecandan yoksun oluşunuza işaret etmektedir. Arkadaşlığın uyarımı, göreve dair her bir yargının ötesine geçmektedir; ve, bir arkadaşın bir arkadaş için hizmeti hiçbir zaman bir feda olarak adlandırılamaz. Üstün havarilere onların Tanrı’nın evlatları olduğunu öğretmiştir. Üstün onları kardeşleri olarak çağırmış olup, bu aşamada, ayrılmadan önce, kendilerini arkadaşları olarak çağırmıştır.

2. Asma ve Dalları

180:2.1 (1945.4) Bunun ardından İsa tekrar ayağa kalkıp, havarilerine öğretisini sürdürdü: “Ben gerçek asmayım, ve Babam hasatçıdır. Ben asmayım, ve sizler dallarsınız. Ve, Baba benden yalnızca, sizlerin fazlasıyla meyve vermenizi istemektedir. Asma sadece, dalları daha fazla meyve versin diye budanır. Benden gelmekte olan meyve vermeyen her dalı Baba alacak. Meyve veren her dalı, Baba daha fazla meyve verebilmesi için temizleyecek. Hâlihazırda sizler, sizlere söylemiş olduğum sözler vasıtasıyla temizsiniz; ancak, sizler, temiz olmaya devam etmek zorundasınız. Sizler benim içimde kalmak zorundasınız, ve ben sizler içinde kalmak; dal asmadan ayrılırsa ölecektir. Asmayla kalmadıkça dalın meyve veremeyeceği gibi, benimle birlikte kalmadan sizler derin sevgi hizmetinin meyvelerini veremezsiniz. Hatırlayın: Ben gerçek Asmayım, ve sizler yaşayan dallarsınız. Benimle yaşayan, ve benim onunla yaşadığım herkes, ruhaniyetin cömert meyvesini verecek ve bu ruhsal hasadı verişin en yüksek düzeydeki neşesini deneyimleyecektir. Eğer sizler benimle olan bu canlı ruhsal iletişimi devam ettirecek olursanız, sizler bolca meyveyi taşıyacaksınız. Eğer sizler benimle kalmaya devam edecek olup, sözlerim sizler içinde yaşayacak olursa, hiçbir kısıtlama olmadan benimle birliktelik içine girmeye yetkin hale geleceksiniz; ve, bunun ardından benim yaşayan ruhaniyetim, sizleri ruhaniyetimin istemiş olduğu her şeye irade gösterir ve bunları Baba’nın arzumuza izin vereceğinin teminatı içinde gerçekleştirir hale getiren bir biçimde sizleri sarmalayabilecektir. Ve, dünya — birbirlerini tıpkı benim onları derinden sevmiş olduğum gibi seven arkadaşlarım olarak — bu meyve veren dalları gördüğünde, insanların tümü sizlerin gerçekten de benim takipçilerim olduğunuzu bilecektir.

180:2.2 (1945.5) “Baba beni nasıl derinden seviyorsa, ben sizleri öyle derinden sevegeldim. Benim şu an Baba’nın derin sevgisi içinde yaşadığım gibi benim derin sevgim içinde yaşayın. Benim sizlere öğretmiş olduğum gibi yapacak olursanız, benim Baba’nın sözünü tutmuş olduğum ve sonsuza kadar onun derin sevgisi içinde kaldığım gibi, benim sevgimde kalmaya devam edeceksiniz.”

180:2.3 (1946.1) Museviler uzunca bir süre boyunca, Mesih’in, Davud’un “asmadan gelen bir gövde” olacağını öğretmişti; ve, bu eski öğretinin kutlanışı içinde, üzümün büyük bir simgesi ve onunla ilişkili olan asma Hirodes’in tapınağının girişini süslemişti. Havarilerin tümü, Üstün kendilerine bu gece üst odada konuştuğunda bu şeyleri hatırlamışlardı.

180:2.4 (1946.2) Ancak, büyük keder daha sonra, Üstün’ün duaya dair atıflarının yanlış yorumlanmasıyla gerçekleşmişti. Eğer onun söylemiş olduğu kelimeler tamı tamına hatırlanacak ve sonrasında ise gerçek bir biçimde kaydedilecek olsaydı, bu öğretilere dair çok az sorun yaşanırdı. Ancak, kayıtta bulunurken, inananlar nihai olarak, İsa’nın adına söyleyecek olan duayı, Baba’dan isteyecekleri her şeyi alacaklarını düşünen bir biçimde, bir çeşit en yüksek düzeydeki sihir olarak görmüşlerdi. Çağlar boyunca dürüst ruhlar, inanışlarını bu engelleyici çelmeye takmaya devam ettiler. İnananların tamamı için duanın, kişinin istediği şeyi elde edişinin bir süreci olmadığını bunun yerine, Baba’nın iradesini nasıl tanımayı ve onu uygulamayı öğrenmenin bir deneyimi olarak, Tanrı’nın isteyişini öğrenmenin bir işleyiş biçimi olduğunu anlamaları için ne kadar süre geçmesi gerekecek? İradeniz gerçek bir biçimde onunki ile eş hale geldiğinde, bu irade bütünlüğü tarafından düşünülen herhangi bir şeyi istediğinizde onun yerine getirilecek oluşu tamamiyle doğrudur. Ve, bu türden bir irade bütünlüğü, tıpkı asma yaşamının yaşayan dallar boyunca akışı gibi, İsa tarafından ve onun aracılığı ile yerine gelmektedir.

180:2.5 (1946.3) Kutsallık ve insanlık arasında bu canlı iletişim mevcut olduğu zaman, eğer insanlık düşüncesiz ve bilgisiz bir biçimde bencil kolaycılık ve gösterişli başarılar için dua edecek olursa, orada yalnızca tek bir kutsal cevap olacaktır: canlı dalların gövdeleri üzerinde ruhaniyetin ilave ve artan meyveleri. Asmanın dalı canlı olduğunda, onun tüm arzuları için tek bir cevap bulunabilir: artan üzüm meyvesi. Gerçekte, dal yalnızca, üzüm verme olarak, meyce taşıma için mevcut olup, bundan başka bir şey yapamamaktadır. Benzer bir biçimde, gerçek inanan yalnızca, ruhaniyetin meyvelerini verme amacı için mevcuttur: insanı Tanrı’nın kendisini derinden sevmiş olduğu gibi sevme amacı için — birbirlerimizi İsa’nın bizleri derinden sevmiş olduğu gibi sevmemiz olarak.

180:2.6 (1946.4) Ve, Baba’nın disiplin eli asmaya değdiğinde, o sevgi içinde gerçekleşmektedir, dallar daha fazla meyve taşıyabilsin diye. Ve, bilge bir hasatçı yalnızca ölü ve meyve vermez dalları koparmaktadır.

180:2.7 (1946.5) İsa havarilerinin; duanın, ruhaniyetin egemen olduğu krallık içinde ruhaniyetten doğmuş olan inananların bir işlevi oluşunu tanımalarına yönlendirmede büyük zorluk yaşamıştı.

3. Dünyanın Düşmanlığı

180:3.1 (1946.6) Üstün, kendilerine ilave şeyleri söyleme arzusu duyduğuna işaret eden ve zamanının kısa olduğunu bilen bir biçimde, şunu söylediğinde, on birli asma ve dallara dair söyleşi üzerine olan konuşmalarını henüz bitirmemişti: “Ben sizlerden ayrıldığımda, dünyanın düşmanlığı karşısında yılmayın. Cesaretten yoksun inananlar sizlere karşı duyan hale geldiklerinde ve krallığın düşmanları ile el ele verdiklerinde bile, umutsuzluğa kapılmayın. Eğer dünya sizden nefret edecek olursa, onun sizden önce bile benden nefret etmiş olduğunu hatırlayın. Eğer sizler bu dünyaya ait olsaydınız, ait oluşunuzdan derin sevgi duyacaktı ancak, sizler böyle olmadığınız için, dünya sizleri derinden sevmeyi reddetmektedir. Sizler bu dünya içindesiniz; ancak, sizlerin yaşamlarınız dünyasal olmayacaktır. Ben sizleri bu dünyadan, sizlerin seçmiş olduğun bu dünyaya bile başka bir dünyanın ruhaniyetini temsil etmeniz için seçmiş bulunmaktayım. Ancak, her zaman sizlere söylemiş olduğum sözleri hatırlayın: Hizmetkâr üstününden daha büyük değildir. Eğer onlar beni yargılamaya cüret edecek olursa, onlar sizleri de yargılayacaklardır. Eğer benim sözlerim inanmayanların ağrına gidecek olursa, sizlerin sözlerin de tanrıyı tanımayanların ağrına gidecek. Ve, onlar bunların tümünü size, ne bana ne de beni göndermiş olan O’na inanmadıkları için yapacaklardır; bu nedenle sizler, benim müjdem nedeniyle birçok şeye maruz kalacaksınız. Ancak, sizler bu zorluklara göğüs gerdiğinizde, benim de cennetsel krallığın bu müjdesi için sizlerin önünde acı çekmiş bulunduğumu hatırlamalısınız.

180:3.2 (1947.1) “Sizlere saldıracak olanların çoğu, cennetin ışığından habersizdir; ancak, bu, şimdi bizleri yargılayanların bazıları için gerçek değildir. Eğer bizler onlara gerçekliği öğretmemiş olsaydık, onlar kınanmaya düşmeden birçok garip şeyi yapabilirlerdi; ancak, şimdi, onlar ışığı bilip, onu reddetme cüreti göstermiş oldukları için, bu tutumlarında hiçbir özre sahip değillerdir. Benden nefret eden kişi Babamdan nefret etmektedir. Bundan başkası olamaz; eğer kabul ettiğinizde sizleri kurtaracak olan ışık, bilinçli bir biçimde reddedilecek olursa sizleri yalnızca kınayacaktır. Ve, ben bu insanlara, bana karşı bu türden korkunç bir nefreti duymalarına sebep olacak ne yaptım? Hiçbir şey, onlara yeryüzü üzerindeki birlikteliği ve cennetteki kurtuluşu sunma dışında. Ancak, Yazıtlar’da şunun söylenildiği yeri okumadınız mı: ‘Ve onlar benden bir neden olmadan nefret etmektedir?’

180:3.3 (1947.2) “Ancak, ben sizleri bu dünyada yalnız bırakmayacağım. Çok yakın bir süre içinde, ayrıldıktan sonra, sizlere bir ruhaniyet yardımcısı göndereceğim. Sizler, sizler içinizde benim yerimi alacak birine sahip olacaksınız; sizlere gerçekliğin yolunu öğretmeye devam edecek, hatta sizleri teselli edecek birine.

180:3.4 (1947.3) “Kalplerinizin sıkıntıya düşmesine izin vermeyin. Sizler Tanrı’ya inanmaktasınız; aynı zamanda bana inanmaya da devam edin. Her ne kadar ben sizden ayrılmak zorunda olsam da, sizlerden uzak olmayacağım. Ben sizlere hâlihazırda, Babamın kâinatı içinde birçok bekleme yeri olduğunu söyledim. Eğer bu doğru olmasaydı, ben sizlere onlardan tekrar ve tekrar bahsetmezdim. Ben, sizlerin ileride bir zaman yükseleceğiniz olan Baba’nın cenneti içindeki istasyonlar olarak, ışığın bu dünyalarına geri döneceğim. Bu dünyalardan ben bu dünyaya geldim; ve şimdi, yukarıdaki âlemlerde babamın görevine geri dönme zorunda bulunduğum vakit geldi.

180:3.5 (1947.4) “Eğer ben bu şekilde Baba’nın cennetsel krallığına sizlerden önce gidecek olursam, ben kesin bir biçimde, bu dünyadan önce Tanrı’nın fani evlatları için hazırlanmış bulunan mekânlarda benimle birlikte olabilmenizi sağlayacağım. Her ne kadar sizlerden ayrılmak zorunda olsam da, ben ruhaniyet içinde sizlerle birlikte hazır bulunacağım; ve, nihai olarak sizler, tıpkı benim daha büyük evreni içinde Babam’a yükselecek oluşum gibi, benim evrenimde bana yükseldiğinizde bizzat benimle birlikte olacaksınız. Ve, sizlere söylemiş olduğum şey gerçek ve sonsuza kadar doğrudur, her ne kadar sizler bunu bütünüyle kavrayamıyor olsanız da. Ben Baba’ya gidiyorum, ve her ne kadar sizler şimdi beni takip edemezseniz de, beni gelecek çağlar içinde kesinlikle gerçekleştireceksiniz.”

180:3.6 (1947.5) İsa oturduğunda, Tomas ayağa kalktı ve şunu söyledi: “Üstün, bizler senin nereye gittiğini bilmiyoruz; bu nedenle, tabii ki bizler yolu bilmiyoruz. Ancak, bizler seni tam da bu gece takip edeceğiz, eğer sen bizlere yolu gösterecek olursan.”

180:3.7 (1947.6) İsa Tomas’ı duyduğunda, şu cevabı verdi: “Tomas, ben yolum, gerçekliğim ve yaşamım. Hiçbir insan Baba’ya benden geçmeden varamaz. Baba’yı bulan herkes, ilk olarak beni bulur. Eğer sen beni biliyorsan, sen aynı zamanda Baba’ya olan yolu biliyorsun. Ve, sen kesinlikle beni biliyorsun; zira, sen benimle birlikte yaşadın ve sen şimdi beni görüyorsun.”

180:3.8 (1947.7) Ancak, bu öğreti havarilerin çoğu için, özellikle Nathanyel’e birkaç söz söyledikten sonra ayağa kalkıp şunu söylemiş olan Filip olarak, haddinden fazla derindi: “Üstün, bizlere Baba’yı göster ve söylemiş olduğun her şeyi açık hale getir.”

180:3.9 (1947.8) Ve, Filip konuştuğunda, İsa: “Filip, ben uzunca bir süredir seninle birlikteyim ve sen şimdi bile beni bilmiyor musun? Ben tekrar duyuruyorum: Beni görmüş olan Baba’yı görmüştür. Böyleyse nasıl olurda, Bizlere Baba’yı göster, dersin? Benim Baba içinde olduğuma ve Baba’nın benim içimde olduğuna inanmıyor musun? Ben sizlere, benim kendi sözlerimi değil Baba’nın sözlerini söylemiş olduğumu öğretmedim mi? Ben Baba için konuşmaktayım, kendim için değil. Ben bu dünyada Baba’nın iradesini gerçekleştirmek için bulunmaktayım, ve ben bunu yerine getirdim. Babam benim içinde ikamet etmekte olup, benim aracılığımla çaba sarf etmektedir. Baba’nın benim içimde ve benim Baba içinde olduğumu söylediğimde bana inan; yoksa, yaşamış olduğum tam da bu yaşama dayanarak bana inan — emeklerime dayanarak.”

180:3.10 (1948.1) Üstün suyla canlanmak için kenara çekildiğinde, on birli bu öğretilere dair hararetli bir söyleşiye katılmıştı ve, Petrus, İsa geri döndüğünde ve onlara oturmaları işaretinde bulunduğunda, uzun bir konuşmada bulunmaya hazırlanmaktaydı.

4. Sözü Verilmiş Yardımcı

180:4.1 (1948.2) İsa, şunu söyleyen bir biçimde, öğretmeye devam etmişti: “Ben Baba’ya gittiğimde, ve o sizler için yeryüzü üzerinde gerçekleştirmiş olduğum emekleri bütünüyle kabul ettikten sonra, ve kendi nüfuzumun nihai egemenliğini aldıktan sonra, Babama şunu söyleyeceğim: Yeryüzü üzerinde çocuklarımı yalnız bırakmış olarak, onlara başka bir öğretmen göndermek sözümün yerinde olacaktır. Ve, Baba onayladığında, ben Gerçekliğin Ruhaniyeti’ni bedenin tümüne aktaracağım. Hâlihazırda Babamın ruhaniyeti kalplerinizdedir, ve bu gün geldiğinde, sizler de, tıpkı benim şu an Baba’ya sahip olduğum gibi beraberinizde bana sahip olacaksınız. Bu yeni hediye, yaşayan gerçekliğin ruhaniyetidir. İnanmayanlar ilk başta bu ruhaniyetin öğretilerine kulak vermeyeceklerdir; ancak, ışığın evlatlarının tümü onu memnuniyetle ve bütüncül bir kalp ile alacaktır. Ve, sizler, tıpkı sizlerin benle tanıştığınız gibi, geldiğinde bu ruhaniyeti bileceksiniz; ve, sizler bu hediyeyi kalplerinizde alacak olup, o sizler ile birlikte kalacaktır. Sizler böylelikle, benim sizleri yardımsız ve rehbersiz bırakmayacağımı görmektesiniz. Ben sizleri kimsesiz bırakmayacağım. Bugün ben sizlerle yalnızca bedenimle bulunabilmekteyim. Gelecek olan zamanlarda ben sizlerle ve benim mevcudiyetimi arzulayan tüm diğer kişilerle siz nerede isterseniz ve her birinizle aynı zamanda beraber olacağım. Gitmemin benim için daha iyisi olduğunu görmüyor musunuz? Ruhaniyet içinde sizlerle birlikte daha iyi ve daha bütüncül bir biçimde olabilmek için beden içinde sizleri bırakmamın?

180:4.2 (1948.3) “Sadece birkaç saat içerisinde dünya artık beni görmeyecek; ancak, sizler, Gerçekliğin Ruhaniyeti olarak, bu yeni öğretmeni gönderene kadar beni kalplerinizde bilmeye devam edeceksiniz. Sizlerle birlikte beden içinde yaşadığım gibi, bunun ardından sizler içinde yaşayacağım; ben, ruhaniyet krallığı içindeki kişisel deneyiminizle beraber olacağım. Ve, bu gerçekleştiğinde, sizler kesin bir biçimde Benim baba içinde bulunduğumu, ve, yaşamınız benim içimde Baba ile beraber saklı halde olurken, benim aynı zamanda sizler içinde bulunduğumu bileceksiniz. Ben Baba’yı derinden sevmiş olup, onun sözünü tuttum; sizler beni derinden sevdiniz, ve sizler benim sözümü tutacaksınız. Babamın bana kendi ruhaniyetimi vermiş olduğu gibi, ben sizlere benim ruhaniyetimi vereceğim. Ve, benim sizlere bahşedecek olduğum bu Gerçekliğin Ruhaniyeti sizlere rehberlik edip, sizleri teselli edecektir; ve, o nihai olarak sizleri gerçekliğin tümüne götürecektir.

180:4.3 (1948.4) “Ben sizlere bu şeyleri hala sizlerle birlikteyken söylüyorum ki sizler, tam da başımızda gerçekleşmek üzere olan sınavlara göğüs germek için daha hazır hale gelesiniz. Ve, bu yeni gün geldiğinde sizler, Baba’ya ek olarak Evlat tarafından ikamet edilmiş hale geleceksiniz. Ve, cennetin bu hediyeleri sürekli olarak, tıpkı Baba ve benim yeryüzü üzerinde ve tam da gözleriniz önünde, İnsan Evladı olarak, tek bir kişi halinde gerçekleştirmiş olduğumuz gibi, birbirleri ile bir bütün halinde emeklerde bulunacaklar. Ve, bu ruhaniyet arkadaşı, sizlere öğretmiş olduğum her şeyi hafızanıza getirecek.”

180:4.4 (1948.5) Üstün bir anlığına durduğunda, Yudas Alpheus, ne kendisi ne de abisinin daha öncesinde hiçbir bir zaman herkes önünde İsa’ya seslenmediği bir biçimde, birkaç soruda bulunma cesareti göstermişti. Yudas: “Üstün, sen her zaman bizler arasında bir arkadaş olarak yaşadım; bahse konu bu ruhaniyet dışında artık bizlere kendini göstermediğin zamanı nasıl bilebiliriz? Eğer dünya seni görmüyorsa, nasıl olur da biz senden emin olabiliriz? Kendini bizlere nasıl göstereceksin?”

180:4.5 (1949.1) İsa bakışlarını onların tümüne indirdi, gülümsedi ve şunu söyledi: “Benim küçük çocuklarım, ben ayrılıyorum, Babama geri dönüyorum. Kısa bir süre içinde sizler beni burada gerçekleştirdiğiniz gibi, beden ve kan içinde, görmeyeceksiniz. Çok kısa bir süre içinde ben sizlere, bu maddi beden dışında tam da benim gibi olan, ruhaniyetimi göndereceğim. Bu yeni öğretmen, kalplerinizde gerçekleşecek bir biçimde, her biriniz içinde yaşayacak Gerçekliğin Ruhaniyeti’dir; ve, böylece, ışığın çocuklarının tümü bir bütün haline getirilecek ve birbirlerine çekilecektir. Ve, bu şekilde Babam ve ben her birinizin ruhunda ve bizleri derinden sevmekte olan tüm diğer insanların kalplerinde yaşamaya yetkin hale gelecek olup, tıpkı benim sizleri şu an içinde derinden sevdiğim gibi, birbirilerinizi derinden sevme deneyimlerinizde o derin sevgiyi gerçek kılacaktır.”

180:4.6 (1949.2) Yudas Alpheus Üstün’ün söylemiş olduğu şeyi tamamiyle anlamamıştı ancak, o, verilmiş olan yeni öğretmen sözünü anlamıştı ve, Andreas’ın yüzündeki ifadeden, bu sorunun tatmin edici bir biçimde cevaplandığını kavramıştı.

5. Gerçekliğin Ruhaniyeti

180:5.1 (1949.3) Bedenin tümüne aktarılacak olan, İsa’nın inananların kalplerine gönderme sözü vermiş olduğu yeni yardımcı, Gerçekliğin Ruhaniyeti’dir. Bu kutsal bahşedilmişlik, gerçekliğin sözü veya kanunu değildir; ne de o, gerçekliğin biçimi veya ifadesi halinde faaliyet eder niteliktedir. Yeni öğretmen gerçeklik yargısıdır, gerçek ruhaniyet düzeylerindeki gerçek anlamların bilinci ve onlara duyulan güvencedir. Ve, bu yeni öğretmen; genişleyen, kendisini açığa çıkaran ve uyum sağlayan gerçeklik olarak, canlı ve büyüyen gerçekliğin ruhaniyetidir.

180:5.2 (1949.4) Kutsal gerçeklik, bir ruhaniyeti-gören ve yaşayan gerçekliktir. Gerçeklik yalnızca, kutsallığın gerçekleşimine ait yüksek ruhsal düzeylerde ve Tanrı ile olan bütünlüğün bilincinde mevcuttur. Sizler gerçekliği bilebilirsiniz; ve, sizler gerçekliği yaşayabilirsiniz; sizler, ruh içinde gerçekliğin büyümesini deneyimleyebilir ve onun akıl içindeki aydınlanmasından gelen bağımsızlığı memnuniyetle deneyimleyebilirsiniz; ancak, sizler gerçekliği formüllere, yasalara, mezheplere veya insan davranışının ussal yöntemlerine hapsedemezsiniz. Sizler kutsal gerçekliğin insan formülleştirilişine giriştiğinizde, o hemen yaşamını yitirmektedir. Tutsak edilmiş gerçekliğin ölümünden sonra kalan şey, en iyi haliyle, ussal hale getirilmiş olan yüceltilmiş bilgeliğin tuhaf bir biçimin yaratımı ile sonuçlanabilir. Durağan gerçeklik, ölü gerçekliktir; ve, yalnızca ölü gerçekliğe bir kuram olarak sahip olunabilir. Yaşayan gerçeklik devinimsel olup, insan aklı içinde yalnızca deneyimsel bir varoluşu memnuniyetle deneyimleyebilir.

180:5.3 (1949.5) Us, kâinatsal aklın mevcudiyeti tarafından aydınlanmakta olan bir maddi mevcudiyetten doğmaktadır. Bilgelik, bilgelik düzenleyiciliğine sahip evrensel bahşedilmişliğin mevcudiyeti tarafından etkinleştirilmiş olan anlamın yeni düzeylerine yükseltilmiş bilgi bilincinden oluşmaktadır. Gerçeklik, yalnızca, evren bilincinin madde-ötesi düzeyleri üzerinde faaliyet gösteren ruhaniyetin bahşedilmiş olduğu ve gerçekliğin farkındalığın ardından ruhaniyet etkinleşiminin ruhları içinde yaşamasına ve hâkim olmasına izin veren kişiler tarafından deneyimlenebilecek olan bir ruhsal gerçeklik değeridir.

180:5.4 (1949.6) Evren kavrayışının gerçek çocuğu, her bilge sözde yaşayan Gerçekliğin Ruhaniyeti’ni aramaktadır. Tanrı-bilen birey sürekli olarak bilgeliği, kutsal erişimin yaşayan-gerçeklik düzeylerine yükseltmektedir; ruhsal olarak gelişmez nitelikteki ruh, yaşayan gerçekliği bilgeliğin ölü düzeylerine ve yalnızca yüceltilmiş haldeki bilginin alanına kadar indirmektedir.

180:5.5 (1949.7) Altın kural, Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin insan-ötesi kavrayışından koparıldığında, yüksek düzeydeki etik davranışın bir kuralından başka bir şeye dönüşmez. Altın kural, harfi harfine yorumlandığında, kişinin akranları için büyük bir zararın aracı haline gelebilir. Bilgeliğin altın kuralına dair ruhsal bir kavrayış olmadan sizler, insanların tümünün sizlere akılları içindeki bütüncül ve içten doğruluğu söylemesini arzu ettiğiniz için sizlerinde bu nedenle aklınızdaki olan her şeyi bütüncül ve içten bir biçimde söylemeniz gerektiğini düşünebilirsiniz. Altın kuralın bu türden ruhsal olmayan bir düşünüşü, düşünülmemiş mutsuzlukla ve sonu gelmez kederle sonuçlanabilir.

180:5.6 (1950.1) Bazı insanlar altın kuralı, insan kardeşliğinin tamamiyle ussal nitelikteki bir olumlayışı olarak anlamakta ve onu böyle yorumlamaktadır. Diğerleri insan ilişkinin bu ifadesini, insan kişiliğinin ince hislerinin ruhsal bir tatmini olarak deneyimlemektedir. Başka faniler bu aynı altın kuralı, toplumsal davranışın ortak ölçüsü olarak, toplumsal ilişkilerin tümü için bir ölçü birimi halinde tanımaktadır. Daha da başkaları ise onu, ifadesinde kardeşsel ilişkilerin tümünü kapsamı altına alan fani sorumluluğa dair en yüksek kavramsallaşmanın vücut bulduğu, büyük ahlaki bir öğretmenin emri olarak görmektedir. Bu türden fani varlıkların yaşamlarında altın kural, onların felsefesinin tamamının bilge merkezi ve çevresi haline gelmektedir.

180:5.7 (1950.2) Tanrı-bilen gerçeklik sevgilisi kişilerin inanan kardeşliğine ait krallıkta bu altın kural; Tanrı’nın fani evlatlarının Üstün’ün bu emrini, akranları ile olan ilişkilerinde inanan bir kişinin kendilerine yapacakları en iyi iyiliği onlara yapmalarını isteyen bir biçimde görmelerine sebebiyet veren, yorumun daha yüksek düzeylerindeki ruhsal gerçekleşimin yaşayan niteliklerini almaktadır. Bu, gerçek dinin özüdür; komşunuzu kendiniz gibi derinden seviniz.

180:5.8 (1950.3) Ancak, altın kuralın en yüksek gerçekleşimi ve en gerçek yorumu, gerçekliğin ruhaniyetine ait bu türden kutsal bir duyurunun varlığını sürdüren ve yaşayan gerçeklik bilincinden meydana gelmektedir. Kâinatsal ilişkiye ait bu kuralın gerçek kâinatsal anlamı yalnızca, Evlat’ın ruhaniyeti tarafından fani insanın ruhunda ikamet etmekte bulunan Baba’nın ruhaniyeti uyarınca gerçekleştirilmekteki kanun yorumu olarak, onun ruhsal gerçekleşimi içinde açığa çıkarılmaktadır. Ve, ruhaniyetin rehberliği altındaki bu türden faniler bu altın kuralın gerçek anlamının farkına vardıklarında, dostane bir evren içindeki vatandaşlığın güveni içinde coşkunluğa erişirler; ve, ruhaniyet gerçekliğine dair onların idealleri yalnızca, İsa’nın hepinizi derinden sevdiği gibi akranlarını sevdiklerinde tatmin olur; ve, bu, Tanrı’nın derin sevgisinin farkına varışın gerçekliğidir.

180:5.9 (1950.4) Kutsal gerçekliğin Tanrı’nın her bir evladının bireysel gerekliliklerine ve yetkinliklerine olan yaşayan esnekliğinin ve kâinatsal uyumsallaşımının bu aynı felsefesi, Üstün’ün kötülüğe karşı koymama öğretisini ve uygulamasını anlamayı umut edişinizden önce anlaşılmak zorundadır. Üstün’ün öğretisi özünde, bir ruhsal duyurudur. Onun felsefesinin maddi çıkarımları bile onların ruhsal ilişkileri olmadan faydalı bir biçimde düşünülemez. Üstün’ün emrinin ruhaniyeti, evrene verilen tüm bencil tepki karşısında karşılık göstermemekten meydana gelmektedir; bu tutum özünde, gerçek ruhani değerlerin doğru düzeylerine olan kararlı ve ilerleyici erişimi taşımaktadır: kutsal güzellik, sonsuz iyilik ve ebedi gerçeklik — Tanrı’yı bilmek ve artan bir biçimde onun gibi olmak.

180:5.10 (1950.5) Bencil olmamak halinde, derin sevgi, Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin rehberliği uyarınca ilişkilerin sürekli ve yaşayan bir uyumsallaşımının yorumundan geçmek zorundadır. Derin sevgi böylece, derin bir biçimde sevilmekte olan bireyin sahip olduğu kâinatsal kapsamdaki en yüksek iyiye dair sürekli değişen ve genişleyen kavramsallaşmaları içermek zorundadır. Ve, bunun arından, derin sevgi bu aynı tutumu, ruhaniyetin rehberliği altındaki bir faninin evrenin diğer vatandaşları için derin sevgisinin büyüyen ve yaşayan ilişkisinden muhtemel bir biçimde etkilenecek olan tüm diğer bireylerle takınır. Ve, derin sevginin tüm bu yaşayan uyumsallaşımı, hem çevrede bulunan mevcut kötülüğün hem de kutsal nihai sonun kusursuzluğuna dair ebedi amacın ışığı altında gerçekleşmek zorundadır.

180:5.11 (1950.6) Ve, böylece, bizler açık bir biçimde, ne altın kuralın ne de karşılıkta bulunmama öğretisinin bir şekilde dogmalar veya kesin ilkeler olarak kabul edilebilir bir biçimde anlaşılamayacak oluşunu tanımak zorundayız. Onlar yalnızca, bir insan varlığının diğeriyle olan sevgi dolu iletişimini yönlendiren, Gerçekliğin Ruhaniyeti’nin yaşayan yorumlayışı içindeki anlamların farkındalığı ile, onları yaşayarak kavranabilir.

180:5.12 (1951.1) Ve, tüm bunların hepsi açık bir biçimde, eski ve yeni arasındaki farklılığa işaret etmektedir. Eski din bireyin kendisinden fedada bulunmasını öğretti; yeni din yalnızca, bütünleşmiş haldeki toplumsal hizmet ve evren kavranışı içindeki gelişmiş benlik farkındalığı olarak, benliğin unutuluşunu öğretmektedir. Eski dün, korku-bilinci ile güdülenmekteydi; krallığın yeni dini, ebedi ve kâinatsal gerçekliğin ruhaniyeti olarak, gerçeklik yargısının egemenliği altındadır. Ve, krallığın inananlarının yaşam deneyiminde bulunan yaşayan Tanrı’nın ruhaniyetten doğmuş evlatlarını simgeleyen anlık, cömert ve içten arkadaşlığının yokluğunu acımanın hiçbir miktarı veya mezhepsel sadakat karşılayabilir. Ne gelenek ne de resmi ibadetin bir törensel sistemi, kişinin akranlarına duymuş olduğu içten merhametin yoksunluğunun yerine geçebilir.

6. Ayrılmanın Gerekliliği

180:6.1 (1951.2) Petrus, Yakub, Yahya ve Matta Üstün’e sayısız soruda bulunduktan sonra, Üstün elveda konuşmasına şunları söyleyerek devam etmişti: “Ve, sizlerden ayrılmadan önce ben tüm bunların hepsini sizlere, ciddi bir hataya düşmemeniz amacıyla gelmekte olan şeyler için hazır hale gelmeniz için söylemekteyim. Yönetim yetkisine sahip olanlar, sizleri yalnızca sinagoglara almamakla yetinmeyeceklerdir; sizlere, sizleri öldürdüklerinde Tanrı için bir hizmeti gerçekleştirdiklerini düşünecek olanların vaktinin yaklaşmakta olduğunu uyarıyorum. Ve, onlar bu şeylerin tümünü sizlere ve sizlerin cennetin krallığına götürdüğünüz kişilere yapacaklardır çünkü onlar Baba’yı bilmemektedirler. Onlar, beni kabul etmeyi reddederek Babayı tanımayı reddetmiştir; ve, onlar, eğer birbirinizi benim sizleri derinden sevdiğim gibi seven biçimde benim yeni emrime uymanız koşulu ile, sizleri reddettiklerinde beni kabul etmeyi reddetmiş olacaklardır. Ben sizlere bu şeyleri önceden söylüyorum ki, vakit, şimdi benimkinin gelmiş olduğu gibi, geldiğinde, her şeyin tarafımdan önceden bilinmiş olduğu ve ruhaniyetimin ben ve müjdem nedeniyle çekeceğiniz tüm acılarınız içinde sizlerle birlikte olacağı bilgisi karşısıyla güçlenesiniz. Bu amaçla ben en başından beri sizlerle oldukça açık bir biçimde konuşmaktayım. Ben sizlere, bir kişinin düşmanlarının bile aynı aile içinde olabileceği hususunda uyarıda bulundum. Her ne kadar krallığın bu müjdesi bireysel inananın ruhuna büyük huzuru getirmede hiçbir zaman başarısız olmasa da, bu müjde, insan benim öğretime içten bir biçimde inanmaya ve Baba’nın iradesini fani yaşamı yaşamının esas amacı haline getirme uygulamasında bulunmaya gönüllü olana kadar yeryüzü üzerine barışı getirmeyecektir.

180:6.2 (1951.3) “Şimdi ben, Baba’ya gitme vaktinin gelmiş olduğunu gören bir biçimde, sizlerden ayrılmak üzereyken, içinizden hiçbirinin neden bana, Neden bizi bırakıyorsun? diye sormayışı karşısında şaşkınlık duymaktayım. Yine de, ben sizlerin bu türden soruları kalpleriniz içinde sormakta olduğunuzu biliyorum. Ben sizlere açıkça konuşacağım, bir arkadaşın diğerine konuştuğu gibi. Benim gitmem sizler için gerçekten yararlıdır. Eğer ben gitmezsem, yeni öğretmen kalplerine girmeyecektir. Benim bu maddi bedenden ayrılmam ve bu ruhaniyet öğretmenini ruhlarınız içinde yaşaması ve ruhaniyetleri gerçekliğinize yönlendirmesi için gönderebilmemden önce yukarıdaki konumuma geri döndürülmem zorunludur. Ve, ruhaniyetim sizler içinde ikamet etmek için geldiği zaman, o günah ve doğruluk arasındaki farkı aydınlatacak ve sizleri onlara dair kalplerinizde bilgece bir biçimde yargıda bulunmaya yetkin hale getirecek.

180:6.3 (1951.4) “Sizlere söyleyeceğim çok şey var ancak sizler bu an içerisinde daha fazla söze katlanamaz bir haldesiniz. Buna rağmen, o, Gerçekliğin Ruhaniyeti, geldiğinde, sizleri nihai bir biçimde, sizler Babamın kâinatı içinde birçok yerleşkeden geçerken gerçekliğin tümüne götürecek.

180:6.4 (1951.5) “Bu ruhaniyet kendisi adına konuşmayacak; ancak, o sizlere, Baba’nın Evlat’a açığa çıkarmış olduğu şeyi duyurup, o sizlere gelecek şeyleri bile gösterecek; o beni, tıpkı benim Babamı yüceltmiş olduğum gibi yüceltecek. Bu ruhaniyet beden gelmekte olup, benim gerçekliğimi sizlere açığa çıkaracak. Baba’nın bu âlemde sahip olduğu her şey artık benimdir; bu nedenle, ben sizlere, bu yeni öğretmenin bana ait olanı alıp, sizlere onu açığa çıkaracağını söylemiş bulunmaktayım.

180:6.5 (1952.1) “Çok kısa bir süre içinde ben sizlerden kısa bir süreliğine ayrılacağım. Sonrasında, sizler beni tekrar gördüğünüz zaman, ben hâlihazırda, Baba’ya olan yolumda bulunacağım; bu zaman bile sizler beni uzunca bir süreliğine görmeyeceksiniz.

180:6.6 (1952.2) O kısa bir süreliğine durduğunda, havariler kendi aralarında konuşmaya başladı: “Onun bizlere söylediği bu şey de nedir? ‘Sizlerden çok kısa bir süreliğine ayrılacağım,’ ve ‘Sizler beni tekrar gördüğünüzde uzun bir süreliğine olmayacak, zira ben Baba’ya olan yolum üzerinde bulunacağım.’ O ‘kısa bir süre sonra’ ve ‘uzun bir süreliğine olmayacak’ ile ne demek istiyor? Bizler onun bizlere söylemekte olduğu şeyi anlamamaktayız.

180:6.7 (1952.3) Ve, İsa onların bu soruları sorduklarını bildiği için, şunu söyledi: “Kendiniz aranızda, sizlerden ayrılığım çok uzun sürmeyecek ve beni tekrar gördüğünüzde Baba’ya olan yolum üzerinde bulunacağım sözüm ile ne kastettiğimi mi soruyorsunuz? Ben sizlere açık bir biçimde İnsan Evladı’nın ölmek zorunda olduğunu söyledim; ancak, onun tekrar dirileceğini de. O halde, benim sözlerimin taşımış olduğu anlamı kavrayamıyor musunuz? Sizler ilk başta kedere düşeceksiniz; ancak daha sonra, gerçekleştikten sonra bu şeyleri anlayacak birçok kişi ile sevinç duyacaksınız. Bir kadın gerçekten de sancısında kederli haldedir; ancak, bir kez çocuğunu dünyaya getirdi mi, o anında ıstırabını unutur; çünkü o, dünyaya bir kişinin gelmiş oluşunun neşesini duyar. Ve, benzer bir biçimde sizler, ayrılışımdan keder duymak üzeresiniz; ancak, sizler yakın bir zaman içinde beni tekrar görecek olup, o zaman kederiniz neşeye dönüşecek ve sizlere hiçbir kişinin hiçbir sizden alamayacağı Tanrı’nın kurtuluşuna ait yeni bir açığa çıkarılış gelecektir. Ve, dünyaların tümü, ölümün tahtan indirilişini gerçekleştiren yaşamın bu aynı açığa çıkarılışı içinde kutsanacaktır. Bu vakte kadar hepiniz taleplerinizi Babamın adına gerçekleştirdiniz. Beni tekrar gördükten sonra sizler isteklerinizi aynı zamanda benim adıma da gerçekleştirebilirsiniz, ve ben sizi duyacağım.

180:6.8 (1952.4) “Burada, aşağıda size ben atasözlerinde öğretimde bulundum, simgesel hikâyelerde konuştum. Ben bunları, sizler sadece ruhaniyet bakımından çocuklarsınız diye gerçekleştirdim; ancak, vakit, benim sizlere Baba ve onun krallığına dair açıkça konuşacağım ana gelmektedir. Ve, ben bunu, Baba’nın kendisi sizleri derinden sevdiği ve sizlere daha da bütüncül bir biçimde açığa çıkarılma arzusu taşıdığı için gerçekleştireceğim. Fani insan ruhaniyet halindeki Baba’yı görmemektedir; bu nedenle, ben bu dünyaya, yaratılmış gözlerine Baba’yı göstermek için geldim. Ancak, sizler ruhani büyümede kusursuz hale geldiğinizde, o vakit Baba’yı kendiniz göreceksiniz.”

180:6.9 (1952.5) On ikili kendisini bu şekilde konuşur halde duyduğunda, onlar birbirlerine şunları söyledi: “Bakın, o bizlere açıkça konuşuyor. Kesinlikle Üstün Tanrı’dan geldi. Ancak, o neden Baba’ya geri dönmek zorunda olduğunu söylüyor?” Ve, İsa, onların kendisini henüz kavramaya bile başlamadıklarını görmüştü. Bu on bir kişi, Museviler’in Mesih kavramsallaşmasına dair kendilerinin uzunca bir süredir besledikleri düşüncelerden kaçamamışlardı. Onlar İsa’nın Mesih oluşuna daha bütüncül bir biçimde inandığında, yeryüzü üzerindeki krallığın ihtişamlı olan maddi zaferine dair bu kökleri derin fikirler daha sorunlu hale gelmişti.

Foundation Info

Yazıcı uyumluYazıcı uyumlu

Urantia Foundation, 533 W. Diversey Parkway, Chicago, IL 60614, USA
Tel: +1-773-525-3319; Fax: +1-773-525-7739
© Urantia Foundation. All rights reserved